Tarım ve Orman Bakanlığı, Avrupa Birliği’nin sağlığa, çevreye ve biyolojik çeşitliliğe zararlı olduğu gerekçesiyle yasakladığı pestisitlerin kullanım süresini ikinci kez uzattı.
Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı soruyor:
“Mesele alternatifsizlik mi, yoksa şirketlerin elindeki stoklar mı?”
“Tüm canlılar için Zehirsiz Sofralar” talebiyle bir araya gelen Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı’nın pestisitlerin (tarım zehirlerinin) zararları ve zehirsiz alternatiflerinin kullanımı konusunda yürüttüğü çalışmalar kamuoyu ve karar vericiler nezdinde karşılık bulmaya devam ediyor.
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, havamızı, suyumuzu, toprağımızı zehirleyerek ekosistemi tahrip eden ve sağlığımıza zarar veren pestisitlerin yasaklanması amacıyla yürüttüğü Zehirsiz Sofralar projesi kapsamında, 100’ü aşkın sivil toplum örgütü ve inisiyatifin yer aldığı Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı tarafından Kasım 2019’da başlatılan Zehirsiz Kampanya 165 binin üzerinde imza desteğine ulaştı. Birçok kez Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) gündemine taşınan kampanya için Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan güzel bir haber daha geldi. Bakanlık, 2 pestisitin yasaklanmasına karar verdi.
Sağlıklı bir gelecek için Zehirsiz Sofralar Platformu çatısı altında çalışmalarını sürdüren Ağ, yasaklama kararını olumlu karşılarken, karardaki bazı pestisitlerin kullanımına ilişkin tutarsızlıkları ortaya koydu. Ağ, Bakanlığın 19 Kasım 2021 tarihli kararında adı geçen 5 pestisit için kısıtlama süresinin ikinci kez uzatıldığına dikkat çekiyor: Karara göre, 2 pestisit etken maddesinin (Chlorpropham ve Oxadiazon) kullanımı yasaklanıyor ancak 5 tanesinin (Chloridazon, Dimethoate, Desmedipham, Ethoprophos ve Linuron) bazı tarımsal ürünlerde kullanımı, alternatifleri bulunmadığı gerekçesi ile bir kez daha uzatılıyor.1
“Ölümcül tehlike” uyarısı dikkate alınmadı
Buğday Derneği Genel Müdürü Batur Şehirlioğlu, Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı’nın çalışmaları sayesinde tarım zehirleri konusunda kamuoyunda önemli bir farkındalık yaratıldığını ve yayınlanan yeni kararlar ile birlikte Zehirsiz Kampanya döneminde yasaklanan pestisit sayısının 27’ye yükseldiğini söyledi. Şehirlioğlu, alınan kararla ilgili yaptığı açıklamada, “Tarım ve Orman Bakanlığı, AB’de kullanımı sonlandırılan 7 pestisit için 29 Temmuz 2020 tarihindeki kısıtlama kararından bir buçuk yıl sonra, 19 Kasım 2021’de bu pestisitlerin 5’inin kullanım süresini uzattı. Oysa Bakanlık, bundan iki yıl önce, 21 Aralık 2019’daki kararında ‘AB’de kullanımı sonlandırılan veya sonlandırılacak olan’ şeklinde ifade ettiği ve bu 7 pestisitin de dahil olduğu 41 pestisit için üniversitelerden ve bitki koruma ürünleri sektöründen görüş talep ederek konuyu tartışmaya açmıştı. Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı olarak biz de adı geçen tarım zehirlerinin zararlarına ilişkin hazırladığımız “Ölümcül Tehlike” raporu3 ile yasaklama talebimizi yineledik.” dedi.
Ağ, sağlığa ve doğaya zararlı pestisitlerin yasaklanması gerekirken kullanım sürelerinin yeniden uzatılmasına karar veren Bakanlığa şu soruları yöneltiyor: “AB, halk sağlığı ve diğer sebeplerle pestisit yasaklamalarını getirirken, bizim ülkemizde de bu zehirlerin alternatiflerini piyasaya sunmak için iki yıl yeterli bir süre değil midir? Bakanlığımızın bu konuda bir stratejisi yok mudur? Üreticiye ve halka karşı sorumluluk bunu gerektirmez mi? Ülkemizde halen üzüm ve zeytin gibi ürünlerde kullanımına izin verilen bu zehirlerin tamamen yasak olduğu İtalya, İspanya, Yunanistan ve Fransa gibi ülkeler bu ürünleri nasıl yetiştirebilmektedir?”
Bakanlık çiftçiden ve halktan çok şirketleri koruyor
Bakanlık tarafından yayınlanan 29 Temmuz 2020 tarihli belgeye göre, adı geçen 5 pestisit etken maddesinin ithalatının ve imalatının sonlandırılma tarihleri sırası ile 30 Eylül 2020 ve 31 Ekim 2020’dir. Ağ, izin sürelerinin uzatılmadığı durumda, kararda adı geçen pestisitlerin bir yılı aşkın süredir üretilmelerinin ve ithal edilebilmelerinin söz konusu olmadığını söylüyor: Bakanlık tarafından bu pestisitlerin hâlâ kullanımına izin verilmesi, çiftçiden ve halktan çok, şirketleri güvence altına alıyor ve stoklarını piyasada değerlendirmelerinin önünü açıyor.
AB yasaklamaları ile uyuşmayan ve gıda güvenliğimizi tehdit eden bu karar süreçleri şu soruları da beraberinde getiriyor: “Bakanlık sınırlandırma getirilen ürün gruplarında AB’ye ihraç edilecek ürünler için ayrı, iç pazarda tüketilen ürünler için ayrı yaklaşımlar mı uyguluyor? Üretici örgütleri, tüketici örgütleri ve halk sağlıkçılarının görüşleri de bu zehirleri ithal eden, üreten veya pazarlayan şirketlerin kurduğu örgütlerin görüşleri gibi dikkate alınıyor mu? Türkiye’de bu ürünler organik yöntemlerle yetiştirilebilirken, bu pestisitlerin alternatiflerinin olmadığı nasıl söylenebiliyor?”
Pestisitlere mahkûm değiliz
Zehirsiz üretimin pek çok tekniği ve yöntemi var. Günümüzde dünyada ve Türkiye’de pek çok çiftçi toprağı organik maddece zenginleştirip, biyolojik çeşitliliği koruyarak ve birbirini destekleyen çeşitli ürünleri bir arada ekerek, mevsimsel ürünler yetiştirerek; şartları zorlamadan, zararlılara ortam yaratmadan, yerel ve dayanıklı çeşitler kullanarak, bitkiyi strese sokmadan; kültürel, fiziksel, biyolojik ve biyoteknik uygulamalarla; doğanın döngülerini ve ayın hareketlerini gözlemleyerek, deneyimle elde ettikleri bilgileri kullanarak; ekolojik ilkelerle, zehirsiz tarım yapıyor.
Organik, biyodinamik, koruyucu ve onarıcı tarım ile agroekoloji gibi doğa dostu tarım yöntemleri toprağa ciddi miktarda karbon gömülmesini de sağladığı için küresel iklim krizinin çözümü yolunda olumlu katkı sağlıyor. 4
Ağ, kullanım süresi uzatılan zehirlerden 3’ü için yaptığı incelemede şu sonuçlara ulaştı:
Ethoprophos etken maddesine bağcılık kadar seralarda sebze yetiştiriciliğinde de ihtiyaç vardır. Dolayısıyla, bu pestisitin kullanım süresinin uzatılması, yasaklı olduğu sera ürünlerinde kullanım riski oluşturacaktır. Oysa bağcılıkta verim için bu pestisite ihtiyaç duyulmamasının en basit kanıtı, 2020 yılı organik tarım verilerine göre, sadece Manisa’da 5 bin 251 hektar alanda 102 bin 705 ton organik sofralık üzüm yetiştirilmesidir.
Bakanlığın gerekçesinin aksine, Dimethoate etken maddesinin piyasada bitki koruma ürünü olarak alternatifi vardır.
Linuron etken maddesi kullanım açısından geniş bir yelpazeye sahiptir. Piyasada Linuron’a eşdeğer olmasa bile başka herbisitler (ot zehiri) vardır ancak en önemlisi otlara karşı münavebe gibi kültürel önlemler ve mekanik mücadele alternatifleri mevcuttur.
Ekolojik ve doğa dostu yöntemler kamu politikalarıyla yaygın bir kullanım alanı bulmadan pestisit kullanımının zorunlu olduğunu iddia etmek doğru olmaz. Bu nedenle tüketicilerin karar alma süreçlerine katılımcı olması ve gıda tercihlerini gözden geçirmesi gerekiyor.
Vakit kaybetmeden Zehirsiz Sofralar
Zehirsiz Sofralar Pestisit Eylem Ağı, kamuoyunu tarım zehirlerinin yasaklanmasını içeren kampanyayı imzalamaya, paylaşmaya, desteklemeye çağırıyor.
Ağ, Kasım 2019’da Tarım ve Orman Bakanlığı’na yönelik başlattığı Zehirsiz Kampanya’yı şu taleplerle sürdürüyor:
1- Dünya Sağlık Örgütü tarafından “son derece tehlikeli”, “yüksek seviyede tehlikeli” ve “muhtemel kanserojen” olarak belirlenen ve tarımda kullanılan 9 etken madde (ethoprophos, beta-cyfluthrin, zeta-cypermethrin, fenamiphos, formetanate X formetanate hydrochloride, tefluthrin, zinc phosphide, glyphosate, malathion) öncelikle ve acilen yasaklansın.
2- Pestisitlerin tamamının 2030 yılına kadar yasaklanması, doğa dostu, zehirsiz yöntemlerle tarımsal üretim yapılması için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından gerekli adımlar atılsın; doğa dostu tarım yöntemleri ve bu yöntemlerle tarım yapan küçük üreticiler desteklensin; üreticileri doğa dostu, zehirsiz yöntemler kullanmaya teşvik edecek politikalar uygulansın.
3- Türkiye’de tarım ve gıda ürünlerinde kullanılan pestisitlerle ilgili denetimler artırılsın, elde edilen denetim sonuçlarıyla ilgili şeffaflık sağlansın.
Hibya Haber Ajansı